Bizim müzenin müdürü
Topkapı Sarayı Müzesi'nin eski müdürü Filiz Çağman sekiz yıl boyu bürokrasiyle, imkansızlıklarla, parasızlıkla boğuşarak koca müzeyi ayakta tutmuştu. Perşembe günü Çağman'ın emekli olduktan sonraki ilk doğum gününü kutladık.
O tarihte doktora yapan kimse çok azdı. Hele üniversite öğretim üyeliğini hedeflemeyen bir müze küratörünün doktora ile uğraşması alışılmış bir manzara sayılmazdı. Sanat tarihi talebesi ve asistanından tutun da üniversitenin kıdemli tarih profesörüne kadar Topkapı Sarayı'na devam eden araştırmacıların hepsi Filiz Çağman'ın, bu genç ve zarif bilginin önerileriyle ufuklarının genişlediğini itiraf ederler.
Doğrusu yaşından beklenmeyecek bir bilgi birikimine sahipti.Uzman bizim memleketimizde az rastlanan bir fanidir. Daha çok ezbere konuşmaya ve üfürmeye meraklıyızdır. Çağman eski yazmaları tanıyor, kendisine müracaat edenleri yönlendiriyor ve sorunlarını çözüyordu.
Bilim yeni sorunların ortaya konması demektir. Bir noktada tıkanıp kalan verimli olamaz. Filiz Çağman, Osmanlı-İran edebi metinleri ve minyatürlerini birlikte değerlendirmekte hakikaten az rastlanan uzmanlardandır. Ama o kadarla sınırlı değil; önüne ister Venedik kumaşı koyun, ister Leipzig dokuması ya da porselen; hem künyesini tespit eder hem de kumaşı akrabasıymış gibi size tarif eder.
Zengin yapılı ve çeşitli ünlü müzesini cam ve madeni eşyası, ahşabı ve kağıdıyla bu kadar iyi değerlendiren ve tanıyan bir başka büyük müze müdürü sadece Leningrad Hermitaj Müzesi'nin genel müdürü Bilimler Akademisi üyesi Profesör Piyotrovski'dir.
Üniversite yıllarımda Topkapı Sarayı ile ciddi olarak ilgilenmeye başladığımda, Filiz Çağman Yazma Eserler Bölümü'nün sorumlusuydu. Filiz Çağman'ın malzemeye hakimiyetinin sonsuzluğunu Londra'yı sarsan ama gerçekten sarsan ünlü "Türkler" sergisinin hazırlanışında gördük.
İlk defadır ki, Türk küratörlerin hazırladığı katalog beynelmilel alanda tüm müzecilerin başvurduğu, örnek olarak seçtiği ve içindeki malzemeye göre sergi tasarladıkları bir kaynak oldu. Şahsen birtakım yabancı sergi başvurularına; "Türkler sergisinin kataloğunu kopya etmekten vazgeçin" diyoruz.
Filiz Çağman doktorasını şair Nizami'nin resimlendirilmiş ve Karakoyunlular dönemine ait önemli bir eser olan "Hamse-i Nizami"si üzerine yaptı. Bu eseri hazırlamak bizde alışıldığı üzere, sadece minyatürlere bakıp tarif edip değerlendirmekle olacak gibi değildir. Resmin yanındaki metni de okuyup anlayabilmek lazımdır. Resimlerine baktığın dönemin insanlarının yazdığını anlayarak sanat tarihi yapmak henüz az sayıdaki Allah'ın kulu tarafından yerine getirilen bir vecibedir.
Doktor Çağman'ın Nurhan Atasoy ve yakın arkadaşı Dr. Zeren Tanındı ile hazırladığı minyatür ve resim üzerine eserleri halen değerini korumaktadır. Şu anda gene Zeren Tanındı ile Topkapı Sarayı'ndaki Firdevsi, Nizami gibi büyük şairlerin eserlerini süsleyen minyatürler üzerine zengin bir kataloğu tamamlamıştır.İnşallah birileri himmet eder de basılır.
Malzemesine hakim Filiz Çağman Edirnelidir. Rumeli'nin Osmanlı kültürünü her haliyle etiketi, hicvi, ciddiyeti ile temsil eder. Edebiyat Fakültesi'ndeki öğrenim yıllarını boşuna geçirmeyen nadir öğrencilerden olduğu açıktır. Roman okur gibi birtakım el yazmalarını okumak için demek ki, ille de Osmanlı toplumunda doğmuş, yaşamış ve okula gitmiş olmak gerekmiyor.
Cumhuriyet nesilleri içinde eski metinlere hakim Mehmet İpşirli, Mehmet Genç, Günay Kut, merhum Ali Alpaslan, Uğur Derman, Özer Genç, Feridun Emecen, Murat Bardakçı, Mübahat Kütükoğlu ve daha genç kuşaktan Ali Akyıldız gibi bir alay kadar kalabalık değilse de, bir bölük oluşturabilecek insanlarımızın arasında kuşkusuz Filiz Çağman vardır. Biraz merak ve disiplin dedelerin mirasını hakkıyla değerlendirmemizi sağlar.
Sekiz yıl boyu bürokrasiyle, imkansızlıklarla, parasızlıkla boğuşarak koca müzeyi yönetti. Perşembe günü emeklilik yılından sonraki ilk doğum gününü kutladık. Belli ki, her şeye rağmen bir Topkapı Sarayı Müzesi ve benim Enderun halkı dediğim işine gönül vermiş saray uzmanları vardır. Filiz Çağman o camiayı hakkıyla temsil etmiştir. Topkapı Sarayı'nın hiçbir şeyi olmasa ismi vardır. Dünyanın büyük müzelerinden olduğunu dışarıdaki büyük müzelerle temaslarımda daha iyi görüyorum. Bunun bilincinde olan müzeciler ve müzeseverleri her şeyden çok takdir etmeliyiz.
Takdir etmeliyiz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder