Yine bir tam günlük kaçamak ve ben İstanbul'un yedi tepesinden birinde yokuş aşağı yokuş yukarı dolandım, durdum.
Kiliseler, camiler, türbeler, ayazmalar ve mesnevihane. Üç beş talebesi ya var ya da yok olan Rum okulları ve Patrikhane.
Sabah 09:45 gibi Aksaray metro istasyonundan başlayan bir yürüyüşle Akdeniz Caddesi takip edilerek Fatih Cami, Fatih Sultan Mehmet'in türbesini ziyaret ve sonrasında At Pazarı'nda Eski Kafa kahvesinde bir soluklanma, ekşi sarı erik suyu içip yola koyulma...
Yavuz Selim caddesi takip edilerek Sultan Selim Cami'ni ziyaret, Yavuz Sultan Selim'in türbesini çok kalabalık olduğu için ziyaret edemeden, kısa bir molanın ardından bahçeden kuşbakışı Haliç manzarasını temaşa edip Fethiye Cami müzesine dışarıdan bakarak, vakit az, Draman Caddesi takip edilerek Balat'ın ara sokaklarına girdim.
Bir esnaf lokantasında hızlı bir öğlen yemeğinin ardından Draman Çeşmesi Sokağını, tek tük de olsa restore edilmiş evlere ve kapalı kiliselere baka baka, geçtim. Aya Nikola Ayazması'nın bulunduğu Ayan Caddesini boydan boya yürüyerek Vodina Caddesine ulaştım ve Tahta Minare Hamamı ve Cami'nin önünden geçerek hemen sağda, belli belirsiz ve minicik bir türbede yatan sahabeyi ziyaret edip Metroloji Kilisesi'nin köşesinden Çimen Sokak'a girip yokuş yukarı yürümeye devam ettim.
Bir kaç sokak ileride Meryem Ana Rum Ortodoks Kilisesi'nin önünden geçip Fener Rum Erkek Lisesi'ne ulaştım. Koskocaman bir bina adeta bir kale, burçları, mimarisi ve devasa görünümü ile çok uzaklardan bile görülebilen bir bina. Hemen yanında Mesnevihane.
Mesnevihane Sokak'tan yokuş aşağı ilerleyip bir kaç yüz metre sonra tekrar sağa dönüp yokuş yukarı devam ettim. Camcı Çeşmesi Sokağa ulaştım ve Haliç yönüne bu sefer yokuş aşağı yolculuğuma devam ettim. Dr.Sadık Ahmet Caddesine ulaşıp Haliç'e paralel Güney'e doğru yürüyerek Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'ne ulaştım. Patrikhane'nin bitiminde ki sokağın köşesindeki Rum İlköğretim Okulu'nun önünden geçip sahil yoluna ulaştım.
Sahil yolunda önce Fatihin Sekbanbaşı Abdurahman Ağa Türbesi'ni sonra da Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi'ni geçip bugünkü programımın son noktası olan Rezan Has Müzesi'ne kapanmadan yetiştim.
Rezan Has Müzesi'nde ki Neolitik'ten Selçuklu'ya Sessiz Tanıklar daimi koleksiyonunu gezip giriş katına çıktım ve orada ki Ahu-Can Has'ın özel koleksiyonundan oluşan 'Türk Resim Sanatının Bir Asırlık Öyküsü II' adlı sergiyi gezdim. Sergi Halil Paşa, Şevket Dağ, İbrahim Çallı, Mahmut Cuda, Şeker Ahmet Paşa, Abdülmecid Efendi, Fikret Mualla, Nuri İyem ve onlarca Türk ressamının yıllar boyu emekle seçerek, arayarak, tek tek bularak oluşturulan koleksiyonun Kıymet Giray yönetiminde teşhirinden oluşuyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder